15 Temmuz 2011 Cuma

20. Gün: Mohaç- Zupanja

„Mohaç’ta bir Osmanlı torunu“

Sabah kaldığım hotelin resepsiyonundaki bayan Mohaç’ın çok önemli bir şehir olduğunu anlattı.

„Biliyor musunuz? Süleyman buraya geldiğinde onlar 80- 90 bin kişiymiş. Bizim Macarlar 20- 25 bin asker“. Bizim Macarlar koyun, koç görünümlü kostümlü figürler yaparak çok görünmeye çalışmışlar. 1526’da Osmanlı burayı almış. Biz her yıl şubatta Osmanlı’nın buraları terketmesini festivalle kutlarız.“

Ben sözünü bitirmesini bekliyorum.

Sonra teyze bana soruyor

„Hangi ülkeden geliyorsunuz?“

„Türkiye“ deyince

„Türkiye çok güzel bir ülke. Hoşuma gidiyor. Hatta şimdi Şehrazat dizisini izliyorum. Hiç kaçırmıyorum.“

Macaristan’da 1526 ve Süleyman ismi çok biliniyor. Kime Türküm desem Süleyman diyor.

Ayrıca Türk’e Török diyorlar ve bu isimli çok dükkan gördüm. Türk, güçlü- kuvvetli anlamında kullanıyorlar.

Şimdide 7 numaralı yolu kullanarak pedallamaya devam ediyoruz. Şehrin hemen 5 km dışında savaşın olduğu meydan açık hava müzesi olarak gezilebiliyor.

Giriş ücretli.

Meydana girince insan sevinci- hüznü bir arada yaşıyor. Yaklaşık 500 sene sonra Osmanlı torunu olarak o meydanı gezmek duygulandırıyor. İşte Osmanlı şuradan gelmiş şöyle savaş başlamış belki tam şurda Kanuni atının üstünde cenge kalkmıştı. Şehitler ve Kanuni’nin ruhu şad olsun. Bizleri de onlara layık ecdat torunu olmayı nasip etsin diye Allah’a dua ediyorum. Mohaç’ta Kanuni’yi resmetmişler ama maalesef boynunda asılı bir sepet/ağ gibi bir şeyde Macar askerlerinin kafalarını yerleştirdikleri figürler var. Meydanda ay ile haç’ın mücadelesi sembolize edilmiş. Oradaki bilgilere göre 1525’e Kanuni Mohaç’ın üzerine yürümüş. Macarlar 25 bin askerle Osmanlı 90 bin askerle savaşa katılmış.26 Ağustos 1526’de Osmanlı Mohaç’a girmiş. Macarlar 18 bin askerini kaybetmiş. Orada şehit olan Osmanlı askerleri için dua ediyoruz. Hüzünlü şekilde Mohaç’a veda ediyorum. Hırvatistan sınırı 8 km.

Sınıra yaklaşınca Jung ile karşılaşıyorum. O da bisikletli bir gezgin.

Selamlaşıyoruz.

Jung Belçikalı bir öğretmen.

Tur’a Gürcistan’dan başlamış. Erzurum’dan Karadeniz sahillerinden gezerek Belçika’ya dönüyor.

Türkiye’yi ve Türk insanını çok sevdiğini ve hep yardım ettiklerini söyledi. Öğretmenlik yaptığı okulda Türk kökenli öğrenciler olduğunu onların „Türkiye’yi görmelisiniz ısrarı“ üzerine turu böyle planladığını ve gezip görünce de öğrencilerine hak verdiğini anlattı. Türk insanına selam gönderdi.

Türkiye’de sorun yaşadın mı soruma ise sadece „köylerden geçerken köpekler hep saldırdı başka sorun yoktu“dedi. Köpeklerin başı boş gezmeleri tabii ki tehlike oluşturuyor. Ben de Balkanlar için aynı şeyi düşünüyorum. Jung’da bisikletli bir Türk’e rastlamaktan memnuniyetini dile getirdi. Adres alışverişi yaptık. Benim internet sitesini öğrencilerine tavsiye edecek.

Berlin’den Hırvat sınırına kadar hiçbir güvenlik kontrolü yaşamadım. Bakalım nasıl olacak.

Polis almanca biliyor.

Pasaport ve kimlik istiyor.

10 dakika kadar inceledikten sonra mühür vurup geri veriyor.

Hırvat sınırında garip iki ayrı kontrol var. 50 metre sonra tekrar polis noktasında duruyoruz.

Bayan Polis:

„Nereye seyahat ediyorsunuz. Hangi ülkeleri geçeceksiniz?“

“Türkiye’ye, Bosna, Kosova, Makedonya, Yunanistan üzerinden.”

10 dakika sonra “iyi yolculuklar” diyerek uğurluyor.

Belli Manastır, Osijek, Vinkovci üzerinden Zupanja’ya geldim. Vinkovci’de yol sorduğum Krunin isimli bir Hırvat, „Arkadaş Türk?“ diye birkaç kelime Türkçe bildiğini söyledi.

Bana da illa bir şeyler ikram etmek istedi. Dondurma yada soğuk bir enerji içeceği ikramı ısrarına teşekkür ederek yolumun uzun olduğunu ve gerekli ihtiyaçlarımı bisiklette taşıdığımı söyledim.

Akşam saat 21:00 gibi Zupanja’ya ulaştım. Burası Bosna’ya 2-3 km’lik son Hırvat yerleşim yeri.

Hırvatistan da Türkiye’ye çok benziyor. Özellikle köyleri aynı Anadolu köyleri gibi. Balkanın genelinde olduğu gibi burada da köylerde kadınların birçoğu başlarını kapatıyor. İnsan köylerden geçerken kendisini Türkiye’deymiş gibi hissediyor. Bisiklet yolu olmadığı için 7 numaralı araç yolunu kullandım. Araçlar dikkatli geçiyor. Yerleşim yerleri arasındaki mesafe burada da fazla bunun için iyi bir su stoku gerekiyor.

Jelen Otel’e yerleşiyorum. Yarın’dan itibaren Bosna etabı başlıyor. Hedef Tuzla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder